Menüler
Anket
Bizi nereden duydunuz?
Maç Sonuçları
İran Türkleri - Türk Birliği

İran Türkleri

 

İRAN TÜRKLERİ

X. asrın son çeyreğinden XX. asrın ilk çeyreğine kadar yaklaşık 950 yıl, İran ya Türk hakimiyetinde ya da Türk hanedanı idaresinde bulunan ve orada iskân olunan Türklerin ülkesidir. Dolayısıyla Türklerin ve Türk kültürünün en kesif olduğu ülkelerin başında İran gelmektedir. Bugün İran nüfusunun yarıdan fazlasını teşkil etmesine rağmen Türkler İranlıların şövence tutumları yüzünden dil ve tarihlerini öğrenme ve kullanmada en geri kalmış Türk kitlesini teşkil etmektedir. Bin yıla yakın Türk idaresi altında yaşamanın verdiği eziklik yüzünden İranlılar belki de Türklere en kötü muameleyi yapan milletlerin başında gelmektedir.

Müslüman bir ülke olan İran'ın nüfusu 70 milyon civarında bulunmaktadır. Bu nüfusun 40 milyona yakınını Türkler, 25 milyona yakınını İranlılar (Farslar) ve 5 milyona yakınını da diğer etnik gruplar teşkil etmektedir. İranlılar ülke nüfusunun büyük bir kısmını teşkil eden Türkler'e ana dilde okuma yazma fırsatı vermemektedir ki bu her türlü insani ve milletlerarası hukuka aykırı bir tutumdur.

 

İran'da yaşayan Türklerin önemli kısmını Azerbaycan Türkleri teşkil etmektedir. Bilindiği gibi Azerbaycan'ın kuzey kısmı XIX. asrın ilk çeyreğinde Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 8 milyona yakın Azerbaycan Türkü kuzeyde müstakil Azerbaycan Cumhuriyeti'nde yaşamaktadır. Güney Azerbaycan ise İran idaresi altında bulunmaktadır. Yüzölçümü 107.000 km2 olan Güney Azerbaycan'da 35 milyonun üzerinde Türk yaşamaktadır. Güney Azerbaycan Türkleri’nin yaşadığı yerleşme merkezleri şunlardır: Tebriz, Hoy, Erdebil, Urumiye, Selmas, Maku, Meraga, Astara, Culfa, Merendi, Halhal ve Soğukbulak ..

 

Türkler'in Azerbaycan'a kitleler halinde yerleşmeleri Selçuklular zamanında olmuştur. Bir ara Moğolllar'ın idaresi altında kalan Azerbaycan ondan sonra uzun süre Türkler tarafından idare edilmiştir. Timurlular, Ak-Koyunlular ve Kara-Koyunlular idaresi Azerbaycan'da Türk kültürünün iyice yerleşmesini sağlamıştır. Böylece Azerbaycan tamamıyla bir Türk ülkesi olmuştur.

 

 Azerbaycan Türkleri her zaman  İran'a hakim konumda  olmuştur. Azerbaycan Türkleri'nin  Türk-İslam dünyasının kaderine önemli tesirleri olmuştur. Şah İsmail'in kurduğu Safevi hanedanı iki buçuk asra yakın (1500-1735) Azerbaycan Türkleri'ni ön plânda tutmuştur.

 

 

Azerbaycan Türklerinden sonra, İran'ın kaderine hâkim olan iki Türk boyu daha mevcut olmuştur Bunlar, Nadir Şah'ı sinesinden çıkaran Afşar Türkmenleri ile İran'da ikinci uzun ömürlü hanedanı kuran Kaçar Türkleri'dir. Afşarlar bilindiği gibi, ana Oğuz boylarından birini teşkil ediyorlardı. Bir kısmı Selçuklular ile birlikte Anadolu'ya gelip yerleşen Afşarlar'ın, diğer kısmı Türkistan'da kalmış idi. Fakat Moğol istilası devrinde, Türkistan'da kalmış olan bu ikinci grup Afşarlar da Azerbaycan'a gelip yerleşmişlerdir. Safevi hanedanının inkırazı ile ortaya çıkan boşluktan istifade eden ve esasında Kandahar havalisinde yaşayan Halaç Türkleri İran'da hâkimiyeti ele geçirmeye muvaffak olmuşlardır.

Tarihlerimizde yanlış olarak Afganlar'ın İran'ı işgali diye zikredilen bu hadise Gılzay adını alan Halaç Türkleri'nin İran'da kontrolü ele geçirmesinden ibarettir. Halaçlar'ın İran'daki bu hâkimiyetine son veren ise, Afşar Türkmenleri'nin ileri gelen beylerinden Nadir olmuştur. Şah ünvanını olan Nadir, saltanatı esnasında mensup olduğu kabiliyet ihya etmekle beraber, onları emniyet gerekçesi olarak İran'ın muhtelif yerleşme merkezlerine gönderdiği için Afşarlar bugün İran'ın muhtelif yerlerinde dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar. Bugün nüfusları 650.000 civarında olduğu tahmin edilen Afşar Türkmenleri, Türklüklerini muhafaza etmekle beraber, İran'da siyasî bir nüfuza sahip değillerdir.

 

Safeviler'den sonra ikinci uzun ömürlü hanedanı kuran Kaçar Türkleri ise, Timurlular zamanında Türkistan'dan gelip İran'a yerleşmişlerdir. Bu Türk boyu önce Kuzey Azerbaycan'da Kafkas cephesine yerleşmişti, Fakat günden güne bu kabilenin kuvvetlenmesinden çekinen Safeviler, Kaçarlar'ı sırf yıpratmak için, Horasan'da Esterabad ve Gürgen bölgelerine yerleştirmişlerdir. Nadir Şah'ın ölümünden sonra ortaya çıkan karışıklığın uzun sürmesi İran'ı oldukça zayıflatmış idi. Bu kritik günlerde, İran'ı muhtemel bir çöküntüden kurtaran ise, Kaçarlar olmuştur. İran'ı ele geçiren Kaçarlar, kurdukları hanedan ile ülkeyi 1794-1920 yılları arasında idare etmiş ve modern çağlara kadar getirmiştir. Ne var ki bu uzun idare devri Kaçar Türkleri'ni oldukça yıpratmıştır. Nitekim, bir zamanların hanedan kurmuş olan Kaçar Türkleri'nin sayıları oldukça azalmış ve 70-80.000 civarına düşmüştür. Bu sayıları ile Kaçarlar, İran'ın bugünkü yönetimine her hangi bir tesirde bulunmaktan uzaktırlar. Halen Kaçarlar, Mazendaran ve Gürgan eyaletlerinin muhtelif bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.

 

İran'da yaşayan Türkler içinde Azerbaycanlılardan sonra en kalabalık ve önemli topluluğunu Horasan'da yaşayan Türkmenler teşkil eder. Türkistan'ın bir nevi uzantısı olan Horasan, asırlardır Türk topluluklarını vatanlık yapmış verimli bir bölgedir. Selçuklu ailesi önderliğinde Anadolu'ya ve Orta Doğu'ya gelen Oğuz Türkleri'nin bazı boyları Batı Türkistan'da kalmışlardır. Çoğunluğu Horasan ve Horasan'ın kuzeyinde yaşayan Türkmen boylarıdır.. XIX. asrın ikinci yarısında Türkistan illeri Rus istilasına uğrayınca, Türkmenler'in bir kısmı İran hakimiyetini kabul etmeyi tercih etmişlerdir.

 

Bu Türkmen gruplarının başında Göklen, Yamud kabileleri ile Salur, Sarık ve Teke kabilelerine ait bazı küçük boylar bulunuyordu. Türkmenler'in millî şairi Mahdum Gulu'yu sinesinden çıkaran Göklenler başta olmak üzere diğer Türkmen boylarında Türklük şuurunu bütün canlılığı ile muhafaza edilmiştir. Fakat İran yöneticilerinin Türkçe tedrisata izin vermemeleri ve bölgeye yeterli hizmeti götürmemeleri bu Türkmen topluluğunu, hem kendi millî kültürünü geliştirmede ve hem de medeniyetin diğer nimetlerinden layıkı ile istifade etmede geri bırakmıştır. Kültür sahasında olduğu gibi ekonomik alanda da oldukça geri olan Türkmenler'in bugünkü nüfusları iki milyona ulaşmış bulunmaktadır.

 

İran'da Azeriler'den ve Türkmenler'den sonra hem sayıca ve hem de siyasî nüfuz yönünden üçüncü önemli Türk grubunu Kaşkaylar teşkil etmektedir. Moğollar devrinde Doğu Türkistan'dan göçerek İran'a gelip yerleşen Kakgay Türkleri törelerine bağlılıkları ile meşhurdurlar. Güney İran'ın Fars eyaleti bütünü ile Kaşkaylar'ın nüfuzu altındadır. Son zamanlara kadar yarı göçebe bir hayat süren Kaşkaylar, birbirlerine olan bağlılıkları, plânlı ve teşkilatlı hareketleri ile tanınmışlardır. Nitekim, bugün bile kendi örflerine göre, muayyen bir kabile idaresi nizamını yürütmektedirler. Millî ve mahallî örflerine bağlı bir takım müesseselere de sahiptirler. "İlhan"lık idaresi sistemi bu müesseselerden biri sayılır. Ayrıca, mümtaz sınıftan sayılan "İlhan" aile dışında Kalantar, Kethuda, Ra'ye, Tabeke-i Pest gibi tabakalarda mevcut olup, bunlar hep kendi törelerine göre idare edilirler. Kaşgaylar, kendi aralarında iyi bir birliğe sahip oldukları için, İran hükümetinin bazı haksız taleplerini ve emri vakilerini reddetmek başarısını göstermişlerdir. II. Dünya Harbi esnasında cereyan eden ve Kaşkaylar ile İran hükümetini karşı karşıya getiren önemli bazı hadiseler, Türkiye’nin araya girmesi ile yatıştırılmıştır. Fakat Kaşkaylar'ın bu hareketleri İran hükümetleri tarafından hoş görülmemiş ve onların başka bölgelere sürgüne gitmelerine sebep olmuştur.

 

Bu arada, son İran-Irak harbinde, yaşadıkları Basra Körfezi kıyıları harp sahasına yakın olduğu için, Kaşkaylar büyük zayiat görmüşlerdir. Yine İran-Irak harbi esnasında İran hükümeti, Azerbaycan Türkleri başta olmak üzere diğer Türk gruplarından oluşan askerî birlikleri ön saflarda Irak cephesine sürmesi ve onların büyük zayiat görmelerine sebep olmuştur ki, bu da İran rejiminin Türkler'e karşı ne kadar adaletsiz davrandağını göstermektedir.(Aynı durumu devrin Irak Hükümeti’de Irak Türkleri içinde uygulamıştır….!!!!!!) Türklük şuurunu ve törelerini canlı bir şekilde yaşatan Kaşkaylar'ın bugünkü nüfusları bir milyona yaklaşmış bulunmaktadır. Diğer Türk gruplarında olduğu gibi, Kaşkaylar da İran hükümetlerinin ilgisizliği yüzünden ekonomik ve kültürel alanda oldukça geri kalmışlardır.
Rus işgaline uğrayan Kuzey Azerbaycan Türkleri'nin bu asrın başlarında başlattıkları istiklâl mücadelesi, çok geçmeden Güney Azerbaycan'a da sıçramıştı.

 

Nitekim Settar Han önderliğinde Tebriz merkez olmak üzere başlayan istiklâl hareketi başarıyla devam etmiş, fakat 1907'de İran'ı iki nüfuz bölgesine ayıran Rus-İngiliz andlaşmasından sonra sıkıntıyla karşılaşmıştır. Ruslar, Güney Azerbaycan Türkleri'nin kuzeydeki kardeşleri ile birlikte hareket etmelerinden çekindiği için, İngiliz ve İran hükûmetleri ile işbirliği yaparak Güney Azerbaycan Türklerinin istiklâl mücadelesine mani olmak için ne mümkünse yapmışlardır. 1922'ye kadar devam eden Güney Azerbaycan istiklâl mücadelesi, İngilizlerden gerekli yardımı alan İran'daki yeni Pehlevi hükûmeti’nin despotça baskıları ile bastırılmıştır.

 

Azerbaycan Türkleri üzerindeki İran baskısı 1930'lara kadar korkunç bir şekilde devam etmiştir. Bu dönemde devam eden Rus-İngiliz rekabeti, İran petrollerini paylaşmaya yönelince, Azerbaycan Türkleri'nin mücadelesi de yeniden ortaya çıkmıştır. İran petrollerinden pay almak isteyen Ruslar ve İngilizler, Azerbaycan Türkler'in mücadelesine açıktan destek vermeye başlamıştır. Bu gelişmelerden istifade eden Güney Azerbaycan Türkleri, isyan ederek İran hükûmetinden şu iki hususun yerine getirilmesini istemişlerdir:
1. Azerbaycan'da Türkçe tedrisat yapan okulların açılması izni,
2. Azerbaycan'a Otonom bir statünün verilmesi. İran hükûmeti bu istekleri reddedince Azerbaycan Türkleri haklarını silahla almaya kalkışmış. Azerbaycan'daki İran askerî ve sivil makamlarını kısa zamanda tasfiye eden Azeriler ülkelerinin tamamını kontrelleri altına almışlardır. İran'a bağlı olarak Otonom Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Böylece, kültürel ve ekonomik alanda otonom haklara sahip Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuş oluyordu.
Ne var ki, kurdukları Güney Azerbaycan Otonom Cumhuriyeti'nin içine Sovyet ajanlarının sızmalarına mani olamadıkları için, yapılan Sovyet propagandası neticesinde, Güney Azerbaycan, bir nevi nüfuz bölgesi haline gelmiştir. II. Dünya Harbi sonunda İran'daki Rus-İngiliz müttefik kuvvetlerinin çekilmesi gerektiğine dair Birleşmiş Milletler kararı çıkınca, İran petrollerinden istediği hisseyi koparmış olan Ruslar, ülkeyi boşalttılar. Bu arada Otonom Azerbaycan hükümeti de Azerbaycanlıların haklarını garantileyen bir antlaşmayı 14 Haziran 1946'da İran hükûmeti ile akdetmeyi başardılar. Fakat, Güney Azerbaycan Hükûmeti'nin içinde bâzı Sovyet taraftarı üyelerin var olduğu iddia edilerek, İngilizler'in ve Amerikalılar'ın desteği ile, İran ordusu yapılacak yeni seçimlerin emniyetini bahane ederek, 14 Haziran 1946 antlaşmasına aykırı olarak  Azerbaycan'ı 14 Aralık 1946'da yeniden işgal etmiştir.

İran Hükûmeti, Azerbaycan Türkleri’nin elde ettikleri altı aylık istiklâl dönemini kendilerine pahalıya ödetmişlerdir. İstiklâl hareketine girişmiş bütün ileri gelenleri İran'ın muhtelif yerlerine sürülüp hapsedilmişlerdir. Bu insanların malları ise, İranlılar'a verilmiştir. Fakat, Azeri Türkleri'nin talihsizliği bununla da bitmemiş 1950'lerde Musaddık başkanlığındaki İran Hükûmeti petrolleri millileştirince, bu sefer, Amerikan ve İngiliz Hükûmetleri İran petrollerinden hisselerini kaybettikleri için ajanları vasıtasıyla Azerbaycan Türkleri arasında İran'dan ayrılmalarını sağlamak maksadıyla büyük bir propagandaya girişmişlerdir.

 

Bu Amerikan ve İngiliz propagandası neticesi binlerce Azerbaycan Türkü İran Hükûmeti tarafından hapsedilmiş veya sürgüne gönderilmiştir. Sürgüne gönderilen ve hapsedilenlerin malları İranlılar'a verilmiştir. Bugün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne imzasını atan İran Hükûmetleri görülmemiş bir şovenist politika takip ederek Azerbaycan Türkleri'nin okullarda Farsça ile birlikte  Türkçe öğrenmelerini "Türk" ve "Türkçe" isimlerinin kullanılmasını dahi yasak etmiştir. Bu yetmiyormuş gibi, bugün İran'daki Türklerin; Türk olmadıkları ve "İraniyan" soyundan gelen bir halk oldukları mektep kitaplarında okutularak 40 milyondan fazla bir Türk kitlesinin İranlılaştırması politikası takip edilmektedir.

 

Azerbaycan Türkleri, Türkmen ve Kaşkaylar'dan sonra İran'da yaşayan önemli bir Türk grubu da Şahsevenler'dir. Şahsevenler, millî bir boy adı olmaktan ziyade, İran devlet idaresince, siyasî bir terim olarak kullanılmıştır. Aslında, çeşitli Türk boylarının seçkin askerlerinden meydana getirilen ve Türk asıllı hanedanları korumakla görevlendirilen bu insanlara, bilahare, şahlığı müdafaa ettikleri için Şahsevenler adı verilmiştir. Bu grup, zamanla aralarında kaynaşarak bir nevi ayrı bir kabile haline gelmiştir. Oldukça imtiyazlı bir durumları olan Şahsevenler, uzun zaman iyi imkânlar içinde yaşamışlardır. Modern devirlerde de İran ordusuna büyük hizmetleri geçen Şahsevenler'in, bugün önemli bir kısmı Güney Azerbaycan'da yaşamakta olup, sayıları 450-500.000 civarında bulunmaktadır.

 

Bu Türk gruplarından başka İran'da yaşamakta olan pek çok küçük Türk boyları bulunmaktadır. Güney Azerbaycan'da yaşayan Hamse Türkleri (250.000), Karapapahlar (40.000), Karadağlılar (150.000), Miskin (9.500), Şatranlu (8.500), Geyimli (6.000), Delikanlu (4.000), Beybağlu (4.000); Tahran'ın doğusunda yaşayan Kengerlüler (60.000), Kirman ve Belücistan bölgelerinde yaşayan Horasani ve Boçağçi Türkleri (95.000); Horasan'da Karayiler (65.000), Nişapur'da Bayetler (150.000), Gürgan eyaletinde yaşayan Timurtaşlar ve Goudanler (165.000), Kazvin ve Hamedan'da yaşayan Türk grupları bulunmaktadır. Kısaca, İran'da yaşayan Türklerin nüfusu 40 milyonu geçmiş bulunmaktadır.

 

 Alıntı: www.turktarih.net

SıraBaşlık

Yazarlar
Halil KURUMAHMUT
LİBYA GERÇEĞİ....
Prof.Dr.Fethi GEDİKLİ
ZÜHDÎ’NİN ŞEYHİNE YAKTIĞI AĞIT
Hava Durumu
Piyasalar
Alt?n
© Copyright 2016 Halil KURUMAHMUT - Tüm hakları saklıdır.