Men�ler
Anket
Bizi nereden duydunuz?
Ma� Sonu�lar�
�ark Meselemiz Nas�l ��z�l�r ? - T�rk Birli�i

�ark Meselemiz Nas�l ��z�l�r ?

 

“�ARK MESELEM�Z” NASIL ÇÖZÜLÜR?

 

“�ark Meselesi”nin Tarihsel Geli�imi

Do�udaki Türkmen ve Kürt beyleri, Yavuz Sultan Selim zaman�nda (1515’de) ba�layan bir süreçte kendi talepleri ile Osmanl�’ya kat�lm��lard�. Bu kat�lmayla, Diyarbekir merkez kabul edilerek Musul da dahil olmak üzere bütün Do�u Anadolu'da gayet geni� bir eyâlet (Beylerbeyli�i) meydana getirildi. Kanunî devrinde yeni bir düzenleme yap�larak Van'da ayr� bir Beylerbeyli�i daha olu�turuldu. Do�u Anadolu'daki sancaklar�, idare tarz� aç�s�ndan, her iki eyâlette de, üç ana guruba ay�rmak mümkündür. Birinci gurup, klasik Osmanl� Sancaklar� �eklindeydi. Yani Osmanl� Devleti'nin di�er bölgelerinde tatbik edilen idare usulü burada da cari idi. Sancakbeyleri do�rudan merkezden tayin olunurlard� ve herhangi bir imtiyaza sahip de�illerdi. Bu sancaklar t�mar sistemine dâhildi. Bu tür sancaklar, umumiyetle a�iret yap�s� kuvvetli olmayan yerlerde te�kil edilmi�tir. Diyarbekir Eyâleti'nde merkez Amid, Harput, Hasankeyf, Akçakale, Sincar, Zaho, Ergani ve Çemi�kezek sancaklar� ile Van Eyaleti’ndeki Erci� ve Adilcevaz sancaklar�, bu tür sancaklar�n ba�l�ca örneklerini te�kil eder. �kinci gurup, Yurtluk ve Ocakl�k tarz�ndaki sancaklard�r. Fetih esnas�nda baz� beylere hizmet ve itaatleri kar��l���nda, devaml� olarak sancak ve has �eklinde tevcih edilmi�tir. Bunlar klasik Osmanl� sancaklar�ndan farkl�yd�. Zira sancaklar�n idaresi genellikle bölgeye eskiden beri hâkim olagelen nüfuzlu, eski mahallî beyler ve hânedanlara terk edilmi�ti. Hayat boyu sancakbeyi olan bu idareciler vefat etti�inde, yerlerine o�ullar� veya di�er yak�nlar�ndan biri geçmekteydi. Devlete ihânet ettikleri takdirde de�i�tirilebilmekteydiler. Seferde Beylerbeyi’nin hizmetine girmekle mükelleftiler ve bu memleketlere merkezden kad� tayin edilirdi. Arâzîleri t�mar nizâm�na tabiydi. �mtiyazl� sancaklar da diyebilece�imiz bu sancaklardan Diyarbekir Eyaleti’ne ba�l� 13 ve Van Eyaletine ba�l� olarak da 9 adet mevcut idi. Çermik, Pertek, Kulp, Mihrani, Siirt ve Atak Diyarbekir'e; Müküs ve Bargiri de Van'a ba�l� bu tür sancaklardand�. Üçüncü gurup ise, Hükümet ad� verilen sancaklard�r. Bunlar�n idâresi, fetih esnâs�nda gösterdikleri hizmetlerden dolay� tamamen yerli beylere terkedilmi�ti. Sancakbeylerinin tayinine merkezî idare asla kar��maz ve ellerine verilen ahidnâmeler gere�ince, bunlar azl ve nasb edilemezlerdi. Arâzîlerinde t�mar nizâm� cari de�ildi. Dâhilde tamamen müstakil olan bu bölgeler, hariçte yani askeri ve siyasi alanda bölgedeki Osmanl� beylerbeyine tabiydiler. Diyarbekir eyâletinde Hazzo (Kozluk), Cizre, E�il, Tercil, Palu ve Genç sancaklar�; Van Eyaletinde ise, Bitlis, Hizan, Hakkari ve Mahmûdi sancaklar� bu mahiyette Osmanl� sancaklar�yd�.[1] Bu sancak tipleri sadece Kürtlerin ya�ad��� bölgelere has bir yönetim biçimi de�ildir ve Osmanl�n�n birçok bölgesinde uygulanm��t�r.

Tanzimat Ferman�’ndan (1839) sonra yap�lan özerklikleri kald�rma ve merkezile�tirme yönündeki düzenlemeleri kendi statülerine yönelik bir tehlike olarak alg�layan baz� Kürt beyleri direnmeye ve yer yer isyan etmeye ba�lam��lard�r. Tabii ki hiçbir devlet ba�kald�r�lar� kabullenemezdi ve bu bölgede tam kontrol sa�lama ve merkezi hükümete ba�lama çabalar� Osmanl�’n�n son dönemine kadar devam etti. Cumhuriyetin ilk y�llar�nda da bölgedeki temel sorun devlet otoritesinin a�alara kabul ettirilmesi olmu� ve bu durum Dersim �syan�n�n bast�r�lmas�na (1938) kadar sürmü�tür. Bilindi�i üzere, Dersim �syan�, Devletin burada k��la, karakol, yol ve köprü yapma, asker ve vergi alma faaliyetlerine ba�lamas� üzerine ç�km��t�r. Bölgede bu tarihe kadar meydana gelen isyanlar, etnik bilince dayal� halk hareketleri de�il, esas olarak feodal egemenliklerini sürdürme amaçl� a�a isyanlar�d�r. �eyh Sait �syan� ise bunlar�n içinde bir istisnad�r ve 1924’te hilafetin kald�r�lmas�na bir tepki olarak ortaya ç�km��t�r. Bu isyan, bölgenin etnik yap�s�n�n tabii bir sonucu olarak içinde ço�unlukla Kürtlerin bulundu�u, ama baz� yerlerde Türklerin de kat�ld��� dinî nitelikli bir harekettir. Bu isyanlar zaman zaman Türkiye ve bölge üzerinde hesaplar� olan d�� devletlerce de desteklenmi�tir.

Bu arada, gerek Osmanl�, gerekse Milli Mücadele dönemindeki isyanlar�n sadece Türk olmayan unsurlar taraf�ndan ç�kar�lmad���n�, Celali isyanlar� gibi Anadolu’da zaman zaman ortaya ç�karak on y�llarca devam eden, çok geni� alanlara yay�lan ve içinde ço�unlukla Türklerin oldu�u ayaklanmalar da bulundu�unu, “Ferman padi�ah�n, da�lar bizimdir.” diyen Dadalo�lu’nun da bir Af�ar Türkü oldu�unu unutmamak laz�md�r. Öte yandan, Kürt kelimesini kullanan, Kürtlerden bahseden veya “Kürdüm” diyen herkesin “Kürtçü” oldu�u yan�lg�s�na da dü�ülmemelidir.

Dinî bilince dayal� olsa da ço�unlu�u Kürt olan bölge halk�nda taban bulan �eyh Sait �syan� üzerine, asayi�in temin edilmesi mecburiyetinin yan� s�ra, ilerde etnik bilince dayal� bir isyan ç�kmas� halinde olabileceklerden duyulan endi�e ile, bu bölgedeki nüfus yap�s�n�n derhal de�i�tirilmesinin ve tüm halka Türkçe konu�turularak Türklük bilincinin yerle�tirilmesinin zorunlulu�una inan�larak bu yönde çabalar ba�lat�lm��t�r.  Bu ba�lamda o zamandan itibaren yürürlü�e konulmu� olan önemli hukuki düzenlemeler �unlard�r: 4 Mart 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Kanunu, 24 Eylül 1925 tarihli �ark Islahat Plan�, 10 Aral�k 1925 tarihli Mahalli �skânlar�n� �zinsiz Terk Eyleyen Muhacir ve Mültecilerle A�iretler Hakk�nda Kanun, 31 May�s 1926 tarihli �skân Kanunu, 21 Haziran 1934 tarihli Mecburi �skân Kanunu ve 22.10.1983 tarihli Türkçe`den Ba�ka Dillerde Yap�lacak Yay�nlar Hakk�nda 2932 Say�l� Kanun.

1925-1938 aras�nda hemen hemen her y�l ç�kan isyanlar bast�r�lm��, bölgede asayi� temin edilerek devlet otoritesinin hâkim k�l�nmas� sa�lanm��, isyan�n eleba�lar� idam edilmi� ve baz� aileler de ba�ka bölgelerde mecburi iskâna tabi tutulmu�tur. Ancak anla��lmas� zor baz� uygulamalar da yap�lm�� ve �ark Islahat Plan� ile do�udaki birçok il ve ilçe merkezinin çar��, pazar ve sokaklar�nda Kürtçe konu�ulmas� yasaklanm��t�r. Bu dil yasa��n�n, bölgede Türkçenin daha yayg�n kullan�m�na katk�da bulundu�u dü�ünülebilir. Ancak, anas�ndan ö�rendi�i dili konu�tu�u için cezaland�r�lan bir insan�n, bunu yapan devlet hakk�nda nas�l duygular hissedece�i ve bunun nesillerde nas�l bir birikim olu�turaca�� da dikkate al�nmal�d�r. Bunun gibi uygulamalar hakk�nda Ali Fuat Pa�a (Cebesoy) Mecliste “Ayaklanmalar, gerici eylemler yok edilmeli, ayaklanmac�lar ve gericiler cezaland�r�lmal�d�r. Buna �üphe yoktur. Ancak milletin do�al haklar�n� ve özgürlü�ünü k�s�tlayacak bask� yöntemlerine idare mekanizmas�nda yer verilmemesini rica ediyorum.” diyerek uyar�da bulunmu�tur.[2] Muhtemeldir ki, Türkle�tirme amaçl� çok s�k� bir politika uygulanarak, bu meselenin çok uzun olmayan bir sürede, belki 10-15 y�lda halledilebilece�i dü�ünülmü�tür.

Mecburi iskâna tabi tutulmu� olanlar�n ço�u 1947 y�l�ndan itibaren eski yerlerine dönmü�lerdir. 1960 ihtilalinde do�u ve güneydo�u illerinden 485 Kürt a�a, �eyh ve ayd�n kendilerine kar�� herhangi bir suçlama yöneltilmeksizin gözalt�na al�narak Sivas’ta bir kampta toplanm��, bir süre sonra bunlar�n bir k�sm� serbest b�rak�lm�� ve 55 ki�i 1963 y�l�na kadar Türkiye’nin de�i�ik illerinde mecburi ikamete tabi tutulmu�tur.[3] 1980 askeri darbe döneminde cezaevlerinde yap�lan i�kenceler art�k herkesçe bilinen bir konudur. Bu i�kencelere maruz kalan ülkücüler, yap�lanlar� anlatman�n devlet aleyhine olaca�� kanaatiyle susmu�lar,  devrimciler bunu edebiyat ve sinemaya aktarm��lar, Kürtler ise da�a ç�karak PKK’ya kat�lm��lard�r. Bu dönemde Türkçe`den Ba�ka Dillerde Yap�lacak Yay�nlar Hakk�nda 2932 say�l� Kanun ile Kürtçe olan yaz�l� ve sözlü yay�nlar yasaklanm�� ve bu yasak 1983-1991 y�llar� aras�nda yürürlükte kalm��t�r.

�eyh Sait �syan�ndan itibaren ortaya konulan politikalar�n baz� yönlerindeki yanl��l�klar�n�n ve uygulamalar�n do�urdu�u rahats�zl�klar�n y�llar içinde olu�turdu�u birikimin, 1980 askeri müdahalesinin yo�un bask�c� uygulamalar�na ve bu arada Kürtçe’nin kanunla yasaklanmas�na duyulan tepkilerle birle�mesi, bölgede d�� güçler taraf�ndan istismar edilebilecek bir zemin olu�mas�na ve bask�lardan kurtulmak için “kendi ulus devletini kurma” fikrinin -s�n�rl� da olsa- taraftar bulmas�na sebep olmu�tur. Bölgedeki takriben k�rk be� y�ll�k sessizlikten sonra ortaya ç�kan PKK terör hareketi, zamanla halkta k�smi taraftar olu�turan etnik bilince dayal� ve geni� etkili ilk faaliyettir. Bu harekete kadarki etnik bilince dayal� faaliyetler, daha ziyade küçük gruplar�n fikri ve dernek faaliyetleri halinde kalm��, halkta taraftar bulamam��t�r.

Do�u ve Güneydo�u bölgemizdeki sorunun kökeninde burada Kürtlerin ço�unluk olarak ya��yor olmas�ndan ziyade, tarihten gelen al��kanl�kla devlet otoritesini kabul etmek istemeyen, kendi alan�ndaki otoritesini ��h ve seyit gibi dini ça�r���ml� unvanlardan da faydalanarak güçlü tutmaya çal��an ve toprak mülkiyetine büyük oranda sahip olan a�alar (derebeyleri) ile a�iret reislerinin varl��� bulunmaktad�r. Nitekim bu tür yap�lar içinde olmayan di�er etnik gruplarda bütünle�me sorunu ç�kmam��t�r. Ancak meselenin üzerine bu yönüyle yeterince gidilmemi�, esas politika, isyan ç�kt�kça bast�r�p, isyanla ilgili görülen veya ilgili olmas� muhtemel olan baz� aileleri ba�ka bölgelere göç ettirmek olmu�tur. Hâlbuki devlet otoritesinin 1938’de kurulmas�n� müteakip toprak reformu yap�larak tüm köylülerin toprak sahibi yap�lmas� ile marabal�ktan kurtar�lmas� ve a�alara da topraklar�n uygun bedeli ödenip, halk üzerindeki otoritelerini kullanmalar�n� engellemek için ba�ka bölgeye göç ettirilerek orada makul miktarda toprak verilmesi ile, bir yandan a�alar s�radanla�t�r�l�p etkisizle�tirilirken, di�er yandan da halk kazan�lm�� olur ve sorun büyük oranda çözülürdü. Ancak iktidarlar, sorunu çözmek yerine, a�alar ve a�iret reisleri ile i�birli�i yaparak onlar� milletvekili yapmay� ve Osmanl�da oldu�u gibi asayi�i bunlar�n otoritelerinden faydalanarak sa�lamay� tercih etmi�lerdir.

“�ark Meselesi”nin kökeninde özellikle feodal yap� bulunmakla birlikte, terörle mücadele etmenin yan�s�ra, ortaya ç�kan ve y�llard�r süregelen problemlerin artmas� ile girilen ç�kmaz�n nas�l çözümlenebilece�i ve buna ba�l� olarak da bütünle�me amac�yla uygulanan yöntemlerin do�rulu�u hakk�nda dü�ünülmesi zaruri bulunmaktad�r. Girilen ç�kmaz�n önemli sebepleri, Türk, ulus devlet ve milliyetçilik kavramlar�ndan ne anlad���m�zd�r.

 

Mevcut Durumun De�erlendirmesi

Bir yandan otuz y�ll�k terör ve bununla yap�lan mücadele, di�er yandan da kendisini Türk hissetmeyen vatanda�lar�m�z� Türklükten ve Devletten uzakla�t�r�c� yakla��mlar ve uygulamalar ile Türkiye bugünlere gelmi�tir.

Bu terör sürecinin yol açt���, Türkiye aç�s�ndan olumsuz ve olumlu sonuçlar bulunmaktad�r. Olumsuz neticeler; verdi�imiz binlerce �ehit, onbinlerce vatanda��m�z�n ölümü, yüz milyarlarca dolar ekonomik kay�p, yayg�n güvensizlik ve tedirginlik duygusu, demokrasiye ayk�r� olarak ordunun siyaset üzerinde etkin olmas�na uygun zemin olu�mas�, bir k�s�m vatanda��m�zda devlete kar�� olumsuz duygular�n güçlenmesi ve tarihten gelen farkl�l�klarla birlikte ya�ama kültürümüzün zay�flamas�d�r. Olumlu neticeler ise, Kürtlerin büyük bir k�sm�n�n ya�ayageldikleri bölgeden ayr�larak geli�mi� bölgelerimize da��lmas� ve buralarda sanc�l� olsa da h�zl� bir entegrasyon ya�anmas�, bölgedeki feodal yap�n�n büyük oranda k�r�lmas�, ordumuzun sürekli dinamik kalmas� ve Kuzey Irak üzerinde k�smi etkinlik kazan�lmas�d�r.

Bu dönem zarf�nda bir yandan Kürtlük bilinci olu�urken, di�er yandan da tarihin hiçbir döneminde olmad��� kadar h�zl� ve yayg�n bir �ekilde entegrasyon gerçekle�ti. Tahmini bir hesapla Türkiye'de ya�ayan Kürt nüfusun yakla��k % 60'� Bat� illerine yerle�ti. Ticari, sosyal, kültürel ve ailevi ili�kiler artt���ndan siyasi ve sosyal entegrasyon h�zland�.[4]

Bu çerçevede, b�rak�n Kürtlerin ba��ms�zla�mas�n�, Türkiye’de federasyon olu�turmas�n�n dahi bütünsel etnik zemini kalmam��t�r. Öte yandan, feodal beylerin zay�flamas�, Kürt burjuvazisinin ise bat�daki büyük �ehirlerde ya�amas� ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yap�s�yla bütünle�mi� olmas�, Kürtlerin Türkiye’den ayr�larak devletle�mesini imkâns�z hale getirmi�tir.

Geldi�imiz noktada; acilen üzerinde durulmas� ve anla��lmas� gereken üç husus vard�r. Bunlardan birincisi, toplumumuzu bir arada tutman�n yolu olarak y�llard�r uygulanmakta olan, tüm vatanda�lar�m�za kanun zoruyla “Türküm” dedirtme politikas�n�n do�ru olmad���d�r. �kincisi, birlikte ya�aman�n mümkün olmayaca��n� ve özerkli�i veya ayr�lmay� dü�ünenlerin, ayr�lman�n etnik temelli olmas� gerekece�ini ve Kürtlerin ço�unun art�k bat� bölgelerimizde ya�amakta oldu�u da göz önüne al�nd���nda, etkilerinin bir bölgeyle s�n�rl� kalamayaca��n� da dü�ünmeleri ve bunun tüm yans�malar� ile kendileri için ortaya ç�karaca�� olumsuz sonuçlar�n� hesaba katmalar� gerekti�idir. Üçüncüsü de, bin y�ld�r bir arada ya�ayan, tarihi, kültürü, etnisitesi, ekonomisi, dili,  gelenek-görenekleriyle ve son y�llarda ya�ama alanlar� ile de iç içe geçmi� toplumlar�m�z�n etnik temelli bir ayr��t�rmaya tabi tutulmalar�n�n imkâns�zl��� ve taraflar için çok zararl� sonuçlar do�uraca��d�r.

Bu üç hususun anla��lmas� ile beraberlik ruhunu olu�turman�n gerekleri göz önünde bulundurularak, huzurla birlikte ya�aman�n çözümü üretilmelidir. Çözüm üretmek öncelikle ve özellikle güçlü ve kurallar� belirlemede inisiyatif sahibi olanlar�n, ba�ka bir deyi�le devlet yap�s�n�n üzerine dü�en bir görevdir. Milliyetçi olmak, ülkesi ve milleti için kayg�s� olmaksa, “milliyetçiyim” diyen herkese de bu konuda görev ve sorumluluk dü�mektedir. Esasen bu konuda çözümün toplumsal ve siyasi anahtar� milliyetçilerin elinde bulunmaktad�r. Milliyetçilerin olumlu yakla�mayaca�� politikalar�n yürürlü�e konulmas� ve uygulanabilmesi pek mümkün görünmemektedir. Çözümlerin hayata geçirilmemesi de ülkemiz aç�s�ndan çok olumsuz, hatta bütünlü�ünü tehlikeye dü�ürebilecek geli�melere gebe oldu�undan, bu süreçte milliyetçiler çok büyük bir sorumluluk ta��maktad�rlar.

Çözümün özü Türk’ün nizam� olan Adalet Devletinin olu�turulmas�d�r. Yap�lmas� gereken, üniter devlet yap�s� içinde bütün etnik, dinî ve kültürel de�erlere gerçekten sayg�l� ve bunu bir zenginlik olarak kabul eden; bireysel haklar� koruyan “adaletle hükmedecek” bir yönetim anlay���n�n uygulamaya konulmas�d�r. Tabii ki adalet, yaln�zca bir bölgenin veya etnik grubun de�il tüm vatanda�lar�n talebi ve hakk�d�r. Türkiye’de ya�ayan tüm vatanda�lar�m�zda, önce “�yi ki bu devletin vatanda��y�m.” duygusunu uyand�rmadan, onlar�n gönülleriyle bütünlük duygusuna sahip olmalar�n� sa�lamak mümkün de�ildir. Bu olumlu duygular� ve beraber ya�ama arzusunu uyand�racak hukuki, fiilî ve psikolojik ortam�n olu�turulmas� laz�md�r. Bunlar�n yap�lmas� gere�i, terör örgütünün talepleri ile ilgili görülmemeli, uygulanacak politikalar yap�lacak pazarl�klar ile belirlenmemeli, yap�lmas� gerekenler, adalet devletinin gere�i olarak dü�ünülüp yürürlü�e konulmal�d�r. Devletimizin bu konuda vazgeçemeyece�i temel nitelikler ise, üniter yap�s� ile resmi ve esas e�itim dilinin Türkçe olmas�d�r.  

Ülkede ya�anan ekonomik problemlerin ve baz� bölgelerin geri kalm��l���n�n, sadece herhangi bir etnik grubun s�k�nt�s� olmad��� dikkate al�nd���nda, Kürtlerin problem alg�s�n�n yo�unlukla ekonomik nitelikli olmad��� anla��lacakt�r. Bugüne kadar yürütülen politikalar�n baz� yönleri ile uygulamalar�ndaki yanl��l�klar ve yap�lan propagandalar�n etkisiyle Kürt as�ll� vatanda�lar�m�z�n önemli bir k�sm�nda Devlete kar�� olumsuz duygu birikimi ve güvensizlik ile “zihinsel gard” olu�mu�tur. Günümüzde Kürtlerin sorunu ekonomik veya siyasi olmaktan ziyade psikolojiktir ve a�a��lanm��l�k duygusundan kaynaklanmaktad�r. A�a��lanm��l���n gerçek olup olmad��� önemli de�ildir; önemli olan böyle hissediliyor olmas�d�r. Terör örgütü de bu duygu ortam�ndan beslenmekte, halk deste�ini ve elemanlar�n� bu zeminden temin etmektedir.

Bu olumsuz duygular�n hissedilme derecelerine göre Kürtlerin birkaç grupta incelenmesi mümkündür. Birinci grubun, da�a ç�k�p terör örgütüne kat�lacak ve can� pahas�na silahl� mücadeleye girecek kadar nefret duygular� ile dolu oldu�u, ikinci grubun, da�a ç�kacak kadar olmasa da terör örgütünü gönülden destekledi�i ve aktif destek sa�lad���, üçüncü grubun örgüte sempati duydu�u, dördüncü grubun nötr oldu�u ve be�inci grubun da terör örgütünden nefret etti�i tahmin edilebilir. Kanaatimizce, Kürtlerin önemli bir k�sm� üçüncü grupta, ama ço�unlu�u dördüncü ve be�inci grupta bulunmaktad�r.

PKK’n�n gelir kaynaklar� kurutulamazsa terörün bitmesi mümkün olmayacak, belki on y�llarca daha sürecektir. Ancak, Kürt vatanda�lar�m�z�n istismar edilebilir olmaktan kurtar�lmas� gerekmektedir. Meselenin bu iki yönüne ba�l� olarak, çözümünün de iki yönü bulunmaktad�r. Bir yandan teröristle kararl� ve proaktif mücadeleye devam edilmesi, di�er yandan da a�a��lanm��l�k duygular�n� ortadan kald�r�p devlete güvenini sa�layarak, zihinsel gardlar�n�n indirilmesi, terör örgütünün varl���n� ve faaliyetlerini onlar�n gözünde anlams�zla�t�r�p, örgüte sevgi ve sempati duygular�n�n ortadan kald�r�lmas� sonucunu do�uracak uygulamalar gerekmektedir.

Bu olumsuz psikolojik ortam�n ortadan kald�r�lmas� yönündeki çal��malar�n, ortamdan beslenenlerin ve en ba�ta terör örgütünün i�ine gelmeyece�i, bunlar�n çözüm politikalar�na ellerinden gelen her türlü yöntemle kar�� duracaklar� da dikkate al�nmal�d�r. Çözüm politikalar�n�n uygulanma sürecinde zaman zaman terörün, karakol ve yol bask�nlar�n�n ve patlayan bombalar�n artmas� kaç�n�lmazd�r. Bunun üzerine, “terörün bu kadar yo�un ya�and��� bir dönemden geçerken çözüm olamayaca��, çözüm politikalar�n�n teröre taviz vermek oldu�u, bu uygulamalar�n daha çok terör ve yeni talepler konusunda davet edici olaca��” tarz�nda itirazlar�n yükselmesi, tam da terörü yönetenlerin olu�mas�n� istedikleri tepkilerdir. Bu nedenlerle, hem teröristlerle mücadelede, hem de Kürtlerin kazan�lmas�na yönelik uygulamalarda kararl�l�k gösterilmeli ve ortaya ç�kan tepkilere ra�men sürdürülmelidir.

Öte yandan, ya�anan terör olaylar� sebebiyle, Kürtlerin psikolojisi kadar Türklerin psikolojisinin de bir problem haline dönü�tü�ü mutlaka dikkate al�nmal�, çözüm politikalar�n�n iyi niyeti ile do�uraca�� güzel neticelerinin herkes taraf�ndan anla��lmas�n� sa�lama yönünde yo�un çaba gösterilmelidir.

 

Çözüm: Türkiye’de Beraberlik Ruhunu Yeniden Olu�turmak

Son y�llarda beraberlik duygusunu güçlendirecek baz� ad�mlar at�lm�� olmakla birlikte al�nmas� gereken daha çok yol bulunmaktad�r. Bu ba�lamda, Türkiye’de beraberlik ruhunun yeniden olu�turulabilmesi için yap�lmas� gerekenler kanaatimizce �unlard�r:

A.     Devlet Taraf�ndan Yap�lmas� Gerekenler:

1.    Terörle aktif mücadele: Terörle mücadeleye, nitelikli personelle kesintisiz ve etkin biçimde devam edilmelidir. Bu konuda proaktif bir yakla��mla inisiyatif ele al�narak, güvenlik güçlerimizin harekete geçmesi için terörist sald�r�lar beklenmemeli ve teröristler, sald�rmalar�na f�rsat verilmeden etkisiz hale getirilmelidir. 

2.    Güvenlik, adalet ve e�itimi hakim k�lma: Ülkemizin tamam�nda devlet otoritesinin hâkimiyeti kurularak vatanda� güvenli�inin tam olarak sa�lanmas� yan�nda, adli mekanizman�n sa�l�kl� ve h�zl� i�lemesine ve okulla�maya en ön s�rada önem verilmelidir.

3.    Milli bilincin geli�tirilmesi: Kültür ve Turizm Bakanl���, “Müzeler ve Tiyatrolar Bakanl���” olmaktan kurtar�lmal�, Türkiye’de ortak milli kültürün ve bilincin geli�tirilmesine yönelik çabalara da a��rl�k verilmelidir. Milli bilinç, vatan sevgisi ile ortak kültür de�erleri üzerine oturtulmal�d�r.

4.    Feodal yap�n�n tasfiyesi:  Toprak reformu yap�larak tüm köylülerin toprak sahibi yap�lmas� ile marabal�ktan kurtar�larak yurtta� olmaya ad�m atmas� sa�lanmal�d�r. A�alara da topraklar�n uygun bedeli ödenmeli ve büyük �ehirlere göçleri te�vik edilmelidir. Böylece, bir yandan a�alar s�radanla�t�r�larak etkisizle�tirilmi� ve halk üzerindeki otoritelerini olumsuz �ekilde kullanmalar� engellenmi�, di�er yandan da halk, adaletin tesisi ve daha iyi imkânlara kavu�turulmalar�yla kazan�lm�� olacakt�r.

5.    Nevruzun bayram ilan edilmesi: Türk Dünyas�nda tantanal� biçimde kutlanmakta olan ve Kürtlerce de kendilerine özel zann�yla sahip ç�k�lan Nevruz Bayram� milli bayram ilan edilmeli, tüm Türkiye’de geni� kat�l�mla kutlanmas� ve sar�-k�rm�z�-ye�il renklerin milli renkler olarak kullan�lmas� sa�lanmal�d�r.

6.    Nitelikli kamu personeli istihdam�: Do�u bölgesi, yeni ba�layan acemi memurlar�n ya da bir üst unvan�n s�nav�n� kazanan idarecilerin mecburen gittikleri “ilk atama yeri” konumundan ç�kar�lmal�, nitelikli personelin çal��aca�� yeni bir sistem yürürlü�e konulmal�d�r.

7.    Kentsel dönü�üm projeleri uygulanmas�: �stanbul, �zmir, Adana, Mersin gibi �ehirlerde “kentsel dönü�üm projeleri” uygulanarak, bu yolla nüfus kar���m� ve entegrasyon h�zland�r�lmal�d�r.

8.    Türkçe’nin bilimsel teknikle ö�retilmesi:  �lkö�retim ö�retmeni yeti�tiren kurumlar�n müfredat�na, “Türkçe Ö�retme Tekni�i” konusunda ders konulmal�, böylece yeti�ecek ö�retmenlerin hiç Türkçe bilmeyenlere Türkçeyi bilimsel yöntemlerle nas�l ö�retece�ini ö�renmesi sa�lanmal� ve mevcut ö�retmenlerden do�uya gidecek olanlar da bu konuda kurstan geçirilmelidir. 

9.    Do�uya gidecek memura Kürtçe ö�retilmesi: Ö�retmen, imam, polis gibi halkla do�rudan ve yo�un temas� olan memurlardan Do�uya gönderileceklere birkaç ayl�k kurslarla bir miktar Kürtçe ö�retilmeli ve bunlar�n halkla temas�nda az da olsa yerel dili kullanmalar�yla, memurun �ahs�nda Devlete sempati duyulmas�na katk� sa�lanmal�d�r.

10.     Yerel dilleri Türkçe’ye yak�nla�t�rma çal��malar� yap�lmas�:

a.    Yak�nl�klar�n tespiti ve ço�alt�lmas�: Türkçe ve Kürtçe’nin ortak kelimeleri tespit edilerek bunlar�n yayg�nla�t�r�lmas�na gayret edilmelidir. Bu tespitte, Türkçe’nin bütün lehçeleri ile Osmanl�ca da dikkate al�nmal�, böylece dildeki ortak kavramlar ço�alt�lmal� ve daha fazla yak�nla�ma sa�lanmal�d�r.

b.    Ortak alfabe kullan�lmas�: Türkçe ve Kürtçe’nin ortak bir alfabe ile yaz�lmas� sa�lanmal�d�r. Mevcut farkl�l�k, asl�nda Türkçe ve Kürtçede ortak ve anla��labilir olan kelimelerin farkl�ym�� gibi alg�lanmas�na sebep olmaktad�r. (Örnek:  dax: da�;   dawet: dü�ün, davet; dexl: tah�l; êl: a�iret, kabile, taife; êm: yem; êrî�: hücum; eware: avare; gawir: gâvur; qawin: kavun; qebûl: kabul; qedîfe: kadife; qehwe: kahve.)[5] Alfabemize w, x (g�rtlaktan h) ve q (bo�azdan g) harflerinin ilave edilmeli, bu uygulaman�n di�er Türk devletleriyle aram�zda var olan farkl� alfabe problemini de çözece�i dikkate al�nmal�d�r. Böylece ortak kelimelerin daha iyi anla��lmas�na ve dillerin yak�nla�mas�na katk� sa�lanacakt�r.

c.    Radyo yay�nlar� yap�lmas�: Devlet taraf�ndan sadece Kürtçe tv yay�n� de�il, ayr�ca, bir yandan Türkiye, �ran, Irak ve Suriye’de dinlenebilen Osmanl�ca kelimelerin a��rl�kl� oldu�u Türkçe ile güçlü radyo yay�nlar�, di�er yandan da Türkçe ve Osmanl�ca kelimelere yer verilen K�rmançca ve Zazaca bölgesel radyo yay�nlar� yap�lmal�d�r. Bu yay�nlarda Türkiye ile kültür bütünlü�ünü ve beraberlik ruhunu geli�tirici içeri�in yan�nda, Türk Dünyas�ndaki Genel Türkçe ile ortak kelimelerin kullan�m�na da özen gösterilmeli ve zamanla bunlar�n a�ama a�ama ço�alt�lmas� politikas� izlenmelidir.

11.     Dini inançlara sayg�l� laikli�e özen gösterilmesi: Devletin laik yap�s�n�n hassasiyetle korunmas�n�n yan� s�ra, laik devlet olman�n gere�i olarak, vatanda�lar�n dinî inançlar�na ve bunu ya�ama biçimlerine sayg�l� olunmal� ve bireysel inanç ve ya�am biçimlerini laikle�tirme politikalar� yürütülmemeli, toplumu bütünle�tiren milli kültür ile toplumsal de�erler sisteminin önemli unsurlar�ndan birinin de dinî inan��lar oldu�u her zaman dikkate al�nmal�d�r.

12.     Ba�kanl�k sistemine ve iki turlu seçim usulüne geçilmesi: Devletin üniter yap�s�n�n devam etti�i, iki turlu seçim usulünün uyguland��� ve hükümetin meclis d���ndan olu�turuldu�u ba�kanl�k sistemine geçilmelidir. Millet meclisi de dar bölge, iki turlu ço�unluk sitemiyle seçilmeli; olu�turulacak bölgelerde seçmen say�lar�n�n dengeli olmas� sa�lanarak, baz� illerinin seçmen say�s�na oranla daha fazla milletvekili ile temsil edilmesi neticesini do�urmakta olan �imdiki dengesizlik giderilmeli, milletvekili adaylar� partilerin kay�tl� üyelerinin oy kulland��� ön seçimle belirlenmeli ve seçim baraj� da kald�r�lmal�d�r. Öte yandan, yeni sistemde yasaman�n yürütme üzerinde denetimini sa�lay�c� mekanizmalar da olu�turulmal�d�r. Bunlar�n uygulanmas�yla, bir yandan ço�unlu�un oyunu alm�� ba�kan�n idaresinde istikrarl� bir hükümet, di�er yandan da yasama ile yürütme erklerinin ayr�lmas� ve temsilde adalet sa�lanm�� olacakt�r.  

Belediye ba�kan� seçimlerinde de iki turlu ço�unluk sistemi uygulanmal�, belediye ba�kan� adaylar� da partilerin kay�tl� üyelerinin ön seçimiyle belirlenmelidir

13.     Vatanda�l�k tan�m�n�n düzenlenmesi: Tüm vatanda�lar�m�za kanun zoruyla “Türküm” dedirtme politikas� terk edilmeli, insan�m�z�n bireysel etnik hissini hukuki zorlama olmaks�z�n serbestçe ifade edebilece�i rahatl�k ortam� sa�lanmal�d�r. Bu amaçla, Anayasan�n 66. maddesindeki “Türk Devletine vatanda�l�k ba�� ile ba�l� olan herkes Türktür.” ifadesinin, 1924 Anayasas�ndaki ifade de dikkate al�narak “Türkiye Cumhuriyeti’nin uyru�unda bulunanlara, farkl�l�klar günlük hayatta ifade edilebilir olmakla birlikte, vatanda�l�k bak�m�ndan ‘Türk’ denilir.” veya “Türkiye Cumhuriyeti’nin uyru�unda bulunanlara vatanda�l�k bak�m�ndan ‘Türk’ denilir. Vatanda�lar, farkl�l�klar�n� günlük hayatta ifade edilebilirler.” �eklinde de�i�tirilmesi uygun olacakt�r. Hatta bu hükmün tamamen kald�r�lmas� da dü�ünülebilir.

B.     Vatanda�lar�m�z (Özellikle Türk Milliyetçileri) Taraf�ndan Yap�lmas� Gerekenler:

1.    Kürtleri seviniz. Di�er vatanda�lar�m�z� nas�l seviyorsan�z, Kürtleri de öyle seviniz. Hele de Kürtlerin Türk as�ll� oldu�una inan�yorsan�z, K�rg�zlar�, Yakutlar�, Kazaklar� sevdi�iniz gibi seviniz. “Benim devletime, milletime sald�ranlar� sevemem.” diyorsan�z, tabii ki hakl�s�n�z ve zaten söylemeye çal��t���m�z herhalde teröristleri sevmek olamaz. Siz sald�rmayanlar� seviniz. Bu sevgi, vatan�n ve milletin bütünlü�üne hizmet etmenin en önemli gereklerinden biridir. “Bunca olanlardan sonra içimden gelmiyor, sevemem.” diye dü�ünüyorsan�z, duygusal olarak de�il, eylem olarak sevmenin gereklerini yap�n�z.  Çünkü “sevmek bir eylemdir. Duygu olarak sevgi, sevme eyleminin bir ürünüdür. Reaktif (tepkisel-d��itimli) insanlar bunu bir duyguya dönü�türür. Onlar� duygular� yönetir. Duygular�m�z eylemlerimizi denetliyorsa, bunun nedeni sorumluluklar�m�zdan vazgeçmemiz ve duygular�m�za bu yetkiyi vermemizdir. Proaktif (içitimli-inisiyatif sahibi) insanlar sevgiyi bir eyleme dönü�türür. Sevgi, sevme eylemleriyle harekete geçen bir de�erdir. Proaktif insanlar, de�erlerini duygular�n�n önüne geçirir. Duygu olarak sevgi yeniden yakalanabilir, hissedilebilir.”[6]

            Onlarla bir arada ya�aman�n, kom�u ve akraba olman�n, onlardan al�� veri� etmenin ve sokakta birinin Kürtçe konu�mas�n�n sizde duygusal tepkiler olu�turmas�na izin vermeyiniz. Onlarla arkada� olunuz. Onlar�n “Türküm” demesini beklemeyiniz, hiç kimsenin Türklü�ünü, Kürtlü�ünü veya ba�ka bir milliyet hissini sorgulamay�n�z ve insanlarla milliyetleri konusunda tart��may�n�z. Türk olmaman�n bir suç olmad���n�, tart��arak, sorgulayarak veya suçlayarak hiç kimsenin milliyet hissini de�i�tiremeyece�inizi, bunun ancak huzurlu bir ortamda uzun süre birlikte olmakla mümkün olabilece�ini her zaman dikkatinizde tutunuz.

            Herhangi bir etnik gruptan olmay� üstünlük veya alçakl�k unsuru olarak görmeyiniz ve ileri sürmeyiniz. Ki�iler hakk�ndaki de�erlendirmeleriniz, onlar�n dürüstlük, çal��kanl�k, samimiyet, sevgi, sayg� ve yapt��� i�in kalitesi gibi insan olman�n ilkelerine uyma dereceleri ile ba�lant�l� olsun. �nsanlar�n bu ilkelere ba�l�l���n�n, iyili�inin ve kötülü�ünün etnik kökenleriyle bir ilgisi olmad���n� her zaman hat�rlay�n�z. Ya�anan olaylarla ilgili olarak, olayla ilgisi olmayanlar�, yapan�n akrabas� bile olsa suçlu saymay�n�z. Genellemelerden kaç�n�n�z. Suçun �ahsili�i ve masumiyet prensiplerine dü�ünce dünyan�zda da uyunuz ve suçu sabit olmayan hiç kimseyi zihnen de olsa suçlu görmeyiniz.

            Zorlayarak, suçlayarak, huzursuz ederek hiç kimseyi kazamayaca��n�z� her zaman akl�n�zda tutunuz.

            Türkiye’deki birlik, beraberlik ve bütünlü�ün sizin �ahsi davran���n�zla çok yak�ndan ilgili oldu�unu, bunlar� isteyenlerin,  yukar�da belirtti�imiz yakla��m ve anlay�� içinde olmas� gerekti�ini, aksine davran��lar�n ise tam da Türkiye’yi bölmek ve zay�flatmak isteyenlerin arzulad�klar� neticelerin do�mas�na yarayaca��n� biliniz.

2.    Kürtçe ö�retmeni olunuz. Kendilerini Atatürkçü, Türkçü, ülkücü, milliyetçi, ulusalc�, vatansever olarak niteleyenlerin özellikle Kürtçe ö�retmeni olmaya yönelmeleri, ülkenin ve milletin bütünlü�ü konusunda hassasiyetlerini dillendiren sivil toplum örgütlerinin de gençlerin buna yönelmesini te�vik etmesi yerinde olacakt�r. Bu ö�retmenler, Kürtçe ö�retme yan�nda, hassas olduklar� ve savunusunu yapt�klar� ortak milli kültür e�itimine katk� yapma imkân�n� da bulmu� olurlar.

3.    Yukar�da belirtilen ve Devlet taraf�ndan uygulanmas� gereken politikalara samimi destek olunuz.

 

Sonuç

Türkiye’yi sevenlerin, bunun gerektirdi�i sorumlu davran��lar� göstermeleri laz�md�r. Bu sorumluluk, Türkiye’nin mevcut sosyal yap�s�n�n gerçeklerini göz önüne alarak beraberlik ruhunu geli�tirmek ve bunun için ak�lc� ve bilimsel yollar izlemektir.

Birlikte ya�an�lan farkl� etnik gruplar�n gönüllü beraberli�ini sa�layabilme ve ayr�lma e�ilimleri ile mücadele sürecini de en az bask� ile yöneterek beraberli�i sürdürmek, cesaret, ak�l ve beceri gerektirir. Farkl� etnik gruplara en çok bask� yapma fikrinde olanlar�n “en milliyetçiler” oldu�unu dü�ünmek temel bir yan�lg� olup; bu tür yakla��mlar�n, olu�turdu�u tepkiler sebebiyle toplumun bütünle�me sürecini sabote etti�i görülmelidir. Bu anlamda en iyi milliyetçilik, vatanda�larda bütünlük duygusunu zorla de�il, insan psikolojisine ve adalet duygusuna uygun yöntemlerle olu�turmak, devlete isyan edenlerle de en sert �ekilde mücadele etmektir.

 

 

[1] Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ, Yavuz Sultan Selim ve Kürtler (http://www.osmanli.org.tr/bilinmeyenosmanli-1-139.html)

[2] Altan Tan, Kürt Sorunu, Tima� Yay�nlar�, 2009, s. 243 (U�ur Mumcu, Kürt �slam Ayaklanmas�, s. 86’ya atfen)

[3] Altan Tan, Kürt Sorunu, Tima� Yay�nlar�, 2009, s. 339

[4] Altan Tan, Kürt Sorunu, Tima� Yay�nlar�, 2009, s. 376

[5] Kürtçe-Türkçe Sözlük (http://www.textara.com/turkce-kurtce-sozluk)

[6] Stephen R. COVEY, Etkili �nsanlar�n 7 Al��kanl���, Varl�k Yay�nlar�, Say� 706, 21. Bas�m, Aral�k 2003, s.79

 

S�raBa�l�k

Yazarlar
Halil KURUMAHMUT
L�BYA GER�E��....
Prof.Dr.Fethi GED�KL�
Z�HDΒN�N �EYH�NE YAKTI�I A�IT
Hava Durumu
Piyasalar
Alt?n
� Copyright 2016 Halil KURUMAHMUT - T�m haklar� sakl�d�r.