Men�ler
Anket
Bizi nereden duydunuz?
Ma� Sonu�lar�
T�rk Oldu�una �nanan T�rkt�r - T�rk Birli�i

T�rk Oldu�una �nanan T�rkt�r

 

TÜRK OLDU�UNA �NANAN TÜRKTÜR

Türk Olman�n Tarihi

“Türküm” diye dü�ünmek, bir gönül, inanç ve �uur meselesidir.

Türk ad�n�n milletimize ne zaman verilmi� oldu�u konusunda kesin bir bilgi yoktur. Esasen eski ça�larda millet mevhumundan çok hanedan ve özellikle göçebelerde kabile mevhumu vard�r. Ayn� dili konu�an kabilelerin ortak bir isim alt�nda toplanmas� nispeten yenidir. Türk ad�n�n önce, �imdi anlad���m�z gibi Türkçe konu�an çok geni� co�rafi alanda ya�ayan bütün kavimlere de�il, bunlardan yaln�z birine verildi�i kesin �ekilde ileri sürülebilir. Ancak Göktürk hanedan� zaman�nda, yani VI. yüzy�lda bütün Türklere, yani Türkçe konu�an bütün kabilelere ortak bir isim olarak Türk denilmi�tir. Daha önceleri kabile adlar� kullan�lm�� (Hun, Avar, Tabgaç, K�rg�z, Hazar, Bulgar, K�pçak vs), bunlar�n hangisi askeri ve siyasi güç göstermi�se, Türk devleti onun ad�yla an�lm��t�r.[1] Göktürklerden sonraki Türk devletleri de, Türkiye Cumhuriyetine kadar, genellikle kurucular�n�n ad�yla an�lm��t�r.

Türkler tarih sahnesine ç�kt��� zamandan bu yana binlerce y�ld�r milyonlarca kilometrekarelik, çok geni� bir co�rafyada hüküm sürmü�tür. Bu kadar geni� alanda, çok uzun süre hâkim olmas�n�n temelinde güvenlik ve adaleti sa�lama vard�r. Atalar�m�z, iyi organizasyon ve dinamik yap� ile hâkimiyet alanlar�nda iç-d�� güvenli�i sa�lam��lar ve adaletli bir düzeni tesis etmi�lerdir. Bunlar, büyük millet ve çok uzun süreli hâkim olman�n "olmazsa olmaz" �artlar�d�r.

Milletimiz bu geni� co�rafyada yay�l�rken sadece Türkleri de�il, ba�ka birçok kavmi de idare etmi�, her zaman idaresi alt�nda ba�ka millet ve dinden olanlar da bulunmu�tur. Atalar�m�z, �slam’a girmelerinin öncesinde ve sonras�nda hâkimiyetleri alt�nda bulunan ba�ka toplumlar�n diline, dinine ve donuna (giysisine) kar��mam��lar, bunu adaletin gere�i saym��lard�r. Buna 3 D formülü diyebiliriz. Ba�kalar�n� Türkçe konu�maya veya "Ben senin budunundan�m / ulusundan�m / milletindenim" ya da "Ben senin dinindenim" demeye zorlamam��lar; yasalar�na, onlar�n kendilerini Türk saymalar�n� mecbur edecek bir hüküm koymam��lar, bilakis farkl�l�klar�n bir arada huzurla ya�amas�n�n ve varl�klar�n� devam ettirmesinin güvencesi olmu�lard�r. Bu yakla��m tarz�, ba�ka toplumlar�n Türklerle birlikte ya�amaktan memnun olmalar�n� sa�lam��, böylece milletimizin yay�lmas�n� ve büyümesini de kolayla�t�rm��t�r. Bu ortamda tabii bir sosyolojik süreç i�lemi�, sürekli kültür al�� veri�i gerçekle�mi�, hâkim milletin dili olan Türkçe, yüzy�llar içinde ba�ka milletten olan insanlar�n önemli bir k�sm� taraf�ndan da konu�ulur olmu� ve onlar Türkle�mi�ler, Türkler de Türkçe konu�an herkesi kendilerinden saym��lar ve onlarla bütünle�mi�lerdir. Böylece, etnik Türk çekirde�i etraf�nda biny�llar içinde örgülenmi� etno-kültürel Türklük dünyas� olu�mu�tur.

Tarih boyunca süren bu kar���m, çok geni� bir co�rafyada Türklerin say�s�n� artt�rm��, tiplerini çe�itlendirmi�tir. Nitekim, geni� co�rafyaya yay�lm�� Türk dünyas�ndaki fiziksel yap�ya bak�ld���nda, bölgelerin yerel toplumlar�yla �rkî kar���m ve bütünle�menin izleri çok aç�k görülür. MÖ II. Binde Mo�ol kavimlerinin Türklerle kar��maya ba�lam��, bu suretle bir k�s�m Türklerde mongoloid melezlik olu�mu�tur. Proto-Türkler gittikçe artan bir tempo ile Mo�ollarla kar��m��t�r. �ki �rktan birle�me olunca do�an çocuklar Türk vasf� gösteriyorlar ve muhtemelen Türkçe konu�uyorlard�. Bunun sebebi de Türk kültürünün Mo�ol kültüründen çok üstün olmas� idi.[2]Böylece çekik gözler özellikle Mo�ollardan geçmi�tir. Kazak ve Tatar Türklerinde çekik gözle birlikte kuzey halklar�n�n etkisiyle renk daha aç�k, gözler k�smen renkli hale gelmi�tir. Türkmenler ve Azeriler ise genellikle bu�day tenli, koyu renk gözlüdür. Balkan Türkleri sar���n, Kerkük Türkleri esmerdir…

Özetle, Türk olmak bir inançt�r; belli �rk özelliklerinde ve fiziki yap�da olmak de�il, Türk oldu�una inanmak, bu ruhu ta��makt�r.

 

Türk’ün Nizam�: Adalet Devleti

“Adalet devleti” olmak, ülkede; idari, iktisadi, toplumsal ve adli alanlarda adaletin hâkim k�l�nmas�n� sa�layacak hukuki düzenlemelerin yap�lmas� ve uygulamalar�n gerçekle�tirilmesidir. Bunun için öncelikle, devletin idari mekanizmas�n�n her türlü i�lem ve eyleminde adaletli davranmas� laz�md�r. Giri�imcili�in önündeki görünür ve görünmez engellerinin kald�r�lmas� ve gelir da��l�m�n�n dengesi iktisadi adaleti sa�lar. Toplumsal adalet ise, ülkede ya�ayan de�i�ik inanç ve etnik kökenli vatanda�lar�n bu özellikleri üzerinde devlet eliyle bask� olu�turulmamas� ve olu�abilecek sosyal bask�lar�n da engellenmesi, tüm vatanda�lar�n kendi kültür nitelikleriyle özgür ve huzurlu bir ortamda ya�amas�n�n temin edilmesidir. Ve tabii ki halk�n gözünde adaletin görünür sembolü olan mahkemelerin de h�zl� ve düzgün çal��mas� gerekir. Adalet devleti, egemenlik alan�nda insanlar�n ruhunda yaralar aç�lmas�n� önler ve gerek ki�isel, gerekse toplumsal mutlulu�un zeminini olu�turur. Di�er yandan adaleti tesis etmi� güçlü bir devlet, vatanda�lar�na yurtd���nda da sahip ç�kar ve onlar� tüm haks�zl�klara kar�� her yerde korur.

Günümüzde adaletli devlet yap�s� “hukuk devleti” kavram�yla ifade edilmeye çal���lmakla birlikte, “hukuk”un genellikle “kanun” yerine kullan�lmas�, her kanunun hukuki nitelikte olmamas� ve “hukuk” diye diye yap�lan düzenlemelerin ve uygulamalar�n bazen insanlar�n adalet duygusunun gerekleri ile örtü�memesi nedeniyle, “adalet devleti” tabirini kullanman�n daha do�ru oldu�u dü�ünülmektedir.

Türkiye’de idari, iktisadi ve toplumsal adalet temin edilmemi�tir. Mahkemelerimiz de h�zl� ve düzgün çal��mamaktad�r. Buna ra�men, milletimizin büyük ço�unlu�unda adalet ruhu ve arzusu, di�er alanlardaki adalet talebiyle beraber “toplumsal adalet” iste�i de devam etmektedir. Ancak ac�d�r ki bir k�s�m ayd�nlar�m�z, sömürgenlere hayranl�klar�ndan dolay� kendilerine ve milletimize güvenleri kalmad���ndan, “toplumsal adalet” anlay���n� kaybetmi� durumdad�rlar. Bundan daha da ac� olan ise, "Türkçüyüm, milliyetçiyim, ulusalc�y�m, vatanseverim" diyenlerin büyük ço�unlu�unun da bu anlay��� yitirmi� olmalar�d�r. Bunlar, Türklük ve vatan sevgilerinde samimi olmakla birlikte, vatan� sevdikleri kadar, vatanda�� da sevme sorumluluklar� oldu�unun; Türklü�ü sevdikleri kadar, Türklük co�rafyas�nda birlikte ya�ad���m�z di�er toplumlara da huzur ve mutluluk verme sorumlulu�umuz bulundu�unun fark�nda de�ildirler. Milletimizin tarihindeki “adaleti tesis etme” rolünü unutmu�lard�r. Kimileri de, Osmanl�n�n y�k�lma sürecinden bahsederek, ba�ka milletlere adaletli davranman�n zafiyet do�urdu�unu, bu nedenle de birli�imizi devam ettirmenin ve güçlendirmenin en etkili yolunun bunlara kar�� bask�c� ve yasakç� uygulamalar oldu�unu öne sürerler. Türkün idare gelene�indeki 3 D formülünü nas�l unuttu�umuz ve bu zihin yap�s�na nas�l geldi�imiz üzerinde dikkatle durmam�z gerekmektedir.

Türklü�ün, kendisi ile birlikte farkl� �rklara ve dinlere de adalet sa�layan nizam�n�n dünyadaki etkinli�i, Osmanl� �mparatorlu�unun zay�flamas�na kadar sürdü. Bat�, dünyay� sömürgele�tirme sürecinde Osmanl� �mparatorlu�unu da payla�arak, dünyada i�gal edebilecekleri topraklara büyük oranda sahip oldu. Bat�n�n sömürü düzeni milyonlarca insan�n kan�, �st�rab� ve gözya�� üzerinde daha da zenginle�ti. Sömürmenin biçimi zaman içinde yava� yava� de�i�ti. Günümüzde ise bir yanda Bat�n�n zalim uygulamalar� devam ederken, di�er yandan da bütün insanl��� kölele�tirmeyi hedefleyen "yeni sömürgecilik" hareketi, "yeni dünya düzeni" diye sunulmaktad�r.

Dünyay� Bat�n�n bu zulümden kurtarabilecek alternatif, hakk�n ve hukukun hâkim k�l�naca�� “Adalet Devleti”dir ve bunu olu�turma potansiyeli, tarihi boyunca bu yolda gayret göstermi� olan Türk milletinde mevcuttur. Binlerce y�ll�k insanl�k tarihi boyunca Türkler zalimle mücadele etmeyi ve adaleti tesis etmeyi kendilerine görev saym��lard�r. Bu nedenle milletimiz bir bak�ma bütün insanl���n sorumlulu�unu ta��maktad�r.

 

Türk Olman�n Bugünü

Bugün Türkiye’de “Türk” kavram�, üç ayr� anlamda kullan�lmaktad�r. Bunlar�n birincisi etnik, ikincisi kültürel, üçüncüsü de hukukidir. Etnik Türk, Türk �rk�ndan gelmi� oland�r. Kültürel Türk, etnik kökeni farkl� olsa da kendini Türk milletinin parças� olarak hissedendir. Hukuki Türk ise, bugünkü Anayasam�z�n “Türk vatanda�l���” ba�l�kl� 66. maddesindeki“Türk Devletine vatanda�l�k ba�� ile ba�l� olan herkes Türktür.”hükmünün kapsam�nda oland�r.[3] Bu üç farkl� anlam, birçok insan�m�z�n Türk’lük konusundaki fikirlerini karma��k ve konu�malar�n� anla��lamaz hale getirmekte; öyle ki, bazen ayn� cümle içinde birden fazla kullan�lan “Türk” kelimesi, farkl� anlamlarda olabilmekte ve bu konuda konu�anlar�n birbirini anlamalar�n�n önünde bir engel te�kil etmektedir.

Millet, kökenleri yönüyle etnolojik, mevcut durumu itibariyle de sosyolojik bir kavramd�r. �nsan�n kendini hangi milletten sayd��� ise içsel, psiko-sosyal nitelikli bir duygudur ve bireyin d���ndan belirlenemez. Bu nedenle, ba�kalar� veya kanunlar ne derse desin, bir insan kendini hangi milletten hissediyorsa o millettendir. Ayn� milletten oldu�unu hisseden insanlar toplulu�u, sosyolojik ve gerçek anlamda ya�ayan milleti olu�tururlar. Böylece, bir milletin bütün fertleri ayn� devletin vatanda�lar� olmayabilir. Mesela, K�br�s, Balkan, Suriye ve Irak Türkleri, Anayasam�za göre Türk say�lmasalar da kendilerini Türk olarak tan�mlamakta olduklar�ndan ve etnik olarak Türk olup olmad�klar�n�n hiçbir önemi olmaks�z�n Türk’türler. Öte yandan, ayn� etnik kökten gelen baz� insanlar kendilerini bu etnik kökenin ad�yla an�lan ve bugün var olan milletin bir parças� olarak hissetmeyebilirler. Mesela, eski SSCB alan�nda ya�ayan ve etnik olarak Türk olan insanlar�n büyük ço�unlu�u milliyetlerini boy adlar�yla (Özbek, Kazak, K�rg�z vb milleti olarak) ifade etmekte, sadece Türkiye vatanda�lar�na Türk demektedirler.

Anla��laca�� üzere “Türk”, milletimizin ad�d�r ve hukuki de�il, sosyolojik bir kavramd�r. Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözü, kültürel Türklü�e ve kendini Türk hissetmeye yap�lm�� bir övgüdür. Kültürel Türklük, tarihin derinliklerinden gelen, Ziya Gökalp’�n da önerdi�i ve halen milletimizin büyük ço�unlu�unda ya�ayan kapsay�c� ve bütünle�tirici bir anlay��t�r.

Milliyetçilerimiz ve ulusalc�lar�m�z da kültürü esas ald�klar�n� ifade ederler. Ancak bunlar�n ço�unda, Türkçe konu�up, “Türküm” diyenlerin ve özellikle de siyasi rakiplerinin soyunu ara�t�rma, hatta onlar için etnik yak��t�rmalar yaparak bunu “hain” oldu�unun emaresi sayma ve bundan siyasi ç�kar umma e�ilimleri görülmektedir. Bu yayg�n yakla��m, “adaletle nizam veren millet” anlay��� ve kültür milliyetçili�i ile ters dü�mekte ve milli bütünlü�ümüzü zay�flat�c� etkiler do�urmaktad�r. Daha da önemli olan temel ve yayg�n sorun ise, vatanda��m�z olup da “Türküm” demeyenlerin milletimiz ve devletimiz için tehdit ve tehlike olu�turdu�u yolundaki duygu ve dü�ünceleridir.

“Vatanda�l�k” hukuki bir kavramd�r ve anayasalarda tan�mlanabilir. Ancak Anayasam�zda “Türk Devletine vatanda�l�k ba�� ile ba�l� olan herkesin Türk oldu�unun” ifade edilmesi, kültürün olu�turdu�u bir duygu olan “millet bilincinin” kanun hükmüyle hukuki niteli�e ve mecburiyete dönü�türülmesidir. Muhtemeldir ki bu hükmü koyanlar, tüm vatanda�lar�m�z� hukuken Türk olarak adland�rarak ülkemizdeki farkl� etnik bilinçlerin ortadan kald�r�lmas�n� ve birli�i sa�lamay� hedeflerken, etnik problemlere kökten bir çözüm ürettiklerini dü�ünmü�lerdir.Oysa insanlar�n duygular�n�n kanun hükmüyle de�i�tirilmesi mümkün olmad���ndan; bu hüküm, tepki do�uran, ciddi kavram karga�as�na yol açan ve zihinleri buland�ran çok önemli bir yanl��l�kt�r. Bu madde ile tüm vatanda�lar�m�za “Türk olmak” zorunlulu�u getirilmi�tir. Öyleyse, vatanda��m�z olup da kendini “Türk” hissetmeyenlere ve “Türküm” demeyenlere ne yapaca��z? “Hay�r, sen Türksün; Türküm demek zorundas�n. Bak Anayasa’da öyle yaz�yor.” mu diyece�iz? “Binlerce y�ll�k insanl�k tarihi boyunca, zalimle mücadele etmeyi ve adaleti tesis etmeyi kendisine görev saym�� olman�n” gere�i ve Dünyaya nizam verecek, adalet getirecek Türk’ün anlay���, vatanda��m�z olan herkese kanun zoruyla “Türküm” dedirtmek olamaz. E�er, milliyetçilerimizce arzu edildi�i gibi, gelecekte Türkiye’nin s�n�rlar� geni�lese -mesela Osmanl�’n�n s�n�rlar�na ula�sa- vatanda��m�z olan herkese yine de “Sen Türksün” mü diyece�iz? Bu zorlamac� yakla��m, insan ve yönetim psikolojisi ile sosyal psikolojiye ve akla ayk�r�d�r.

Türkiye Cumhuriyeti vatanda�� olanlar�n, ayn� zamanda Türk Milletinin de birer ferdi olduklar�n� kabul etmelerini sa�lama amaçl� politikalar tabii ki tüm vatanda�larda hemen sonuç vermemi�, kimileri bunu çok kolayl�kla benimserken, bir k�sm� da direnç göstermi�tir. Farkl� etnik kökten geldi�ine inananlar�n bir k�sm�n�n, ayn� zamanda ço�unlu�un �rk�n�n ad� olan “Türk”ü, tabiiyetin (uyruklu�un) ad� olarak kolayca kabullenmemesi ve en az�ndan duygusal tepkilerinin olu�mas� da insani bir durumdur. �nsanlar�n hislerini kanunla de�i�tirmenin mümkün olmad���, farkl� etnik kökenden gelen insanlar� yönetmenin ve kazanman�n yolunun, onlar� zorlamaktan de�il, onlarda öncelikle “�yi ki bu devletin vatanda��y�m.” duygusu uyand�rmaktan geçti�i çok aç�kt�r.

“Do�uya gönderdi�imiz ö�retmenler, orada Türkçe bilmeyen çocuklara Türkçe’yi nas�l ö�retece�ini bilmiyorlar; ö�retmen yeti�tiren okullarda bu ö�retilmiyor.” denildi�inde, birço�u“Ama Anayasa’ya göre onlar Türktür ve Türkçe bilmek zorundalar.” derler. Kültürel olarak Türk olmakla, hukuki olarak Türk olmay� ayn� sayarak bu konudaki problemleri çözdü�ünü zanneden bu zihniyet, insan�m�z� böyle dü�ünme hatalar�na götürmektedir. Bu tarz dü�ünenler, devletin Türkçe ö�retme sorumlulu�u bulundu�unu görmezden gelmekte, Türkçe bilmeyi sadece vatanda�l���n zorunlulu�u olarak kabul etmektedirler. Hiç fark�nda olmadan, hatta Türkçülü�ün/milliyetçili�in gere�i oldu�u zann�yla dü�ündükleri, söyledikleri ve yapt�klar�yla, Türklük dü�manlar�n�n i�ine yarayacak neticeler üreten bu zihniyetin, milletimiz için faydal� oldu�unu iddia etmek mümkün de�ildir.

Ki�inin etnik kökenini ifadesi, bir hissin beyan�d�r ve bunu de�i�tirmeye zorlaman�n hiçbir olumlu anlam� yoktur. Bu anlams�zl���n �uuralt�nda bilinmesinden olacak ki milliyetçi ve ulusalc�lar�m�zca kanunla herkesin Türk yap�lmas� politikalar� desteklense de bu ki�ilerde, “her ‘Türküm’ diyeni gerçek Türk saymama” e�ilimleri geli�mi�tir. Bu çeli�kili durum da, bu politikan�n vatanda�lar� gerçekten Türk yapabilece�ine asl�nda inanmad�klar�n�n aç�k delilidir. �nsanlar�n beyanlar�na inanmaz ve bunu mecburiyetten söyledi�ini dü�ünürseniz, mecbur etme politikas�n�n do�ru olmad���n� kabul etmi� olursunuz. 

 

 

 

[1]Büyük Türkiye Tarihi, Y�lmaz ÖZTUNA, Cilt 1, Syf: 19, 20.

[2]A.g.e., Cilt 1, Syf: 18

[3]Bu hüküm,1961 Anayasas�n�n 54. maddesi ile getirilmek suretiyle, 1924 Anayasas�ndaki “ülkemizde farkl��rktan insanlar�n da bulundu�unun kabulü” ortadan kald�r�larak bunlar art�k tamamen yok say�lm��; 1982 Anayasas�nda da aynen korunmu�tur.

 

S�raBa�l�k

Yazarlar
Halil KURUMAHMUT
L�BYA GER�E��....
Prof.Dr.Fethi GED�KL�
Z�HDΒN�N �EYH�NE YAKTI�I A�IT
Hava Durumu
Piyasalar
Alt?n
� Copyright 2016 Halil KURUMAHMUT - T�m haklar� sakl�d�r.