Nigar Hiyavi ve Urmu Gölüne Ağıt
Asukköklü’nün Notları
Nigar Hiyavi ve Urmu Gölüne Ağıt
Fethi GEDİKLİ
I. Urmu mu, Urmiye mi yoksa Rumiye gölü mü?
Uludağ Sözlüke Urmu gölü diye girmiş ve sepul adlı sözlük yazarı 28.08.2011’de şöyle yazmış: “Dünyanın en büyük 2. tuz gölüdür. Güney Azerbaycan'ın en büyük 2. şehri olan Urumiye'nin 30 km doğusundadır. Türkiye sınırına 60 km uzaklıktadır. İran yönetiminin kasıtlı yanlış uygulamaları sonucu % 80’i kurumuş ve geri kalan kısmı da kurumak üzeredir. Bu durum, 30 milyar ton tuzun açığa çıkmasına, bölgenin insansızlaştırılmasına, kuraklığa, büyük doğa felaketlerine sebep olacaktır. Densiz bir İran milletvekili, mecliste ‘Urmu gölü kurursa kurusun biz de o bölgede yaşayanları başka bir bölgeye taşırız’ deyip Azerbaycan Türklerini bekleyen tehlikeyi bağıra bağıra dile getirmiştir.” Sözlük aynı zamanda (27 ağustos 2011 urumiye protestosu)na gönderme yapmaktadır.
İrandaki Türkler uzun zamandır gölün kurtarılması için çeşitli eylemler düzenleyerek mücadele etmektedirler. Gölün çevresinde yaşayan insanlar bundan büyük bir rahatsızlık duymaktadırlar. Bu mücadele zaman zaman edebiyata da yansımaktadır. İranlı istidatlı Türk şairi Nigar Hıyavi, bu yakınlarda Urmu gölüne bir ağıt yakmıştır. Şiirini çok sevdiğim bu şair hakkında daha önce yazmıştım. Nigar Hiyavi’nin Şiiri adını taşıyan bu yazıyı şu bağlantıdan tıklayarak okuyabilirsiniz: http://turkbirligi.net/fethi_gedikli_yazilari.asp?goster=dos&id=142
Gölün adı bizde tespit edebildiğim kadarıyla üç türlü yazılmaktadır. Vaktiyle Rumiye gölü, en çok da Urmiye deniyordu. Ancak İran Türkleri, gölün kurumasını önlemek için mücadeleye kalktıklarından beri Urmu Gölü olarak bilinmektedir. Google tarama, bunlardan Rumiye gölü için 2620 (‘Rumiyye gölü’ olarak 1), Urmiye gölü için 23200 ve Urmu gölü için 70100 veri buluyor. Buna bakacak olursak biz de İrandaki kardeşlerimiz gibi bundan sonra bu gölü Urmu diye yazıp söylemeliyiz.
Hiyavi’nin Urmu gölüne yaktığı ağıtı vermeden evvel vaktiyle Mehmed Emin Resulzade’nin bu göl hakkında yazdıklarını aynen naklediyorum:
“Rumiyye gölüne İraniler ‘Deryaçe-yi Şahî’ derler. İran'ın ‘yegâne deryası’ olan bu göl, çok tuzlu olduğundan içinde balık ve sair deniz hayvanatı yoktur. Azerbaycan Türkçesi tabiriyle, bu suda hayvan ‘derman için olsa da tapılmaz’ (bulunmaz); fakat burada derman için bir zi-hayat (canlı) bulunmasa da su kendisi bir derya-yı dermandır. Yazın Rumiyye gölü sevahiline (kıyılarına) yıkanmak üzere birçok ahali gelir; gölde yıkanmak birtakım emrazı (hastalıkları) def'ettiği i'tikad olunur. Deryaçe-yi Şahi'de yalnız ‘Çömçe kuyruk’ denilen pek küçük haşerattan bulunur. (Çömçe kepçe ‘kefçe’ demektir. Elif harfinden büyük olmayan bu pek küçük hayvanların kuyrukları kepçeye benzediği için ‘çömçe kuyruk’ demişlerdir.) Çömçe kuyruklar durgun ve kokmuş suların kokusunu neşreder. Erbab-ı tedkikin dediğine göre gölde kükürt, bakır ve başka ma'denlerden ma'ada yüzde 14 miktarında tuz vardır. Sahile çarpan dalga serpintileri neticesi birtakım toz teressübatı (tortuları) kaldığı gibi elbiseye sıçrayan bir parça su dahi beyaz leke bırakır. Gölde vapur ve gemi işletildiği takdirde Azerbaycan'ın yol cihetinden olan noksanlarından bir mühim kısmı izale olunabilir. Rumiyye gölünün servet-i tabi'iyyesi bununla kalmaz. Göl civarında gayet kıymetli siyah mermer madenleri vardır ki henüz istifade edilmemektedir. Göle dökülen nehirlerde balık yetiştirmek mümkün olabileceği gibi gölde dahi Şabb denizinde yaşayan balıklardan getirip teksir etmek (çoğaltmak) mümkün olduğu tahmin ediliyor.”
“Hal-i hazırda ehemmiyeti ma'lum olan bu göl, Kacar prenslerinden İmamkulu Mirza'nın inhisarı altındadır, onun malıdır. Seyr-i sefain namına gölde üç dört yelkenli şalupa ve yirmi yolcu taşıyabilen “Ateş” namında bir buharlı sandal (istimbot) vardır.”
Rumiyye gölüne dökülen nehirler Acıçay, Çığatu, Tıgatu, Şeherçay, Nazlıçay, Zalaçay’dır.
Resulzade’nin bu yazısı Yavuz Akpınar, İrfan Murat Yıldırım ve Selahattin Çağın’ın birlikte yayına hazırladıkları İran Türkleri (Türk Yurdu ve Sebilürreşad’daki Yazıları), (Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1993, s. 9) kitabından alınmıştır. Böylece Azerbaycan’ın kahraman oğlu Resulzade’yi de rahmetle anmış olalım. Resulzade’nin bu yazısı, bundan tam 102 yıl önce 1911 yılında Türk Yurdu dergisinin 4. sayısında çıkmıştır (bk. Nesiman Yaqublu, Mehemmed Emin Resulzade Ensiklopediyası, Bakı 2012, s.68). Söz konusu kitabı hazırlayanların, kullandıkları dergi nüshasının uygunsuzluğu yüzünden bu yazının tarihi olarak verdikleri 1912 başları tarihi hatalıdır. Resulzade’nin bu kitabı büyük bir şans eseri olarak genel ağdada pdf biçiminde yer almaktadır: http://www.oguzlar.az/upload/Memmedemin%20Resulzade%20-%20Iran%20Turkleri.pdf
II. Nigar Hiyavi’nin Urmu Gölüne Ağıtı
Nigar Hiyavi Urmu gölü için şu açıklamayı yapmıştır:
“Urmu gölü hakkında kısa bir açıklama vermek isterdim. Coğrafya bilginlerinin nazarınca jeoloji bakımından ayni zamanda ortaya çıkmış olan sizin Van gölüne benzer bizim de Urmu gölümüz var. Ne yazık ki, yıllardır Urmu gölü hem eko-sistem, hem de bir sıra siyasi nedenler yüzünden kurumağa başlamışdır ve devlet tarafından onun kurumasını engellemek için hiç bir tedbir görülmüyor. Bu da Güney Azerbaycan milletinin dertlerinin üstüne daha bir derdin kalanması (eklenmesi) demekdir. Hatta itiraz eylemlerine çıkıp şehidler, tutsaklar da vermiş bu yolda. Her yıl Eylül’ün 10. günü Urmu gölünün kurumasına, daha doğrusu kurutulmasına itiraz günü olarak anılmakdadır...
Bu açıklamalardan sonra Urmu gölü ağıtını okuyabiliriz:
III. “Gétme, Gédek Urmu Gölü!”
Urmu’nun şair gölüne sunulur!
1)
Uzanmışam üzü ķıblaya
Ķelbimde göyneşir güneş, ay, ulduz,
Bir oķyanusca gölün göylü ķır-ķıra duz
Ve ölüm zığlı eynimde boz bir buluz
2)
Téz getir özünü almaların alnına
Téz yétir elini dalğamın arıķlamış uçuğuna
Gel de üzbeüz eyleş üzümün gilesile
Hanı bal buludlar
Hanı bes güneş
Hanı güneşin günahı belke men idim ve bu duzlar,
Bu duzlu ulduzlar
Ya Tebrizden aḫınan o salḫım yaşlı gözler
“Dé kimi gözler, o ķara gözler, ay ķara gilem!”
3)
Gétme gilem! Ölür göylümün balığı dönürem ķuraķlığa
Gén gelir dalğamın eynine hönkürtümün ķalığı...
Gétme!”
Ağzımda haray laḫtası, boğazımda oķyanus birisi
Gédir el-ele ne gözel sévgilisile ikisi
Vér bir-iki ķurtum o zehrimardan
Ķoy ķurtarım ölümden göm-göy
Buluddan yoḫsun bu peltek göy
Buludları başımda laciverdi bal
Baldırı ağappaķ melek, başında şal
Bas ķoynuna dilķemi çal, ne hal, ne hal, ne hal!
4)
İyirmi bir çayın küşürtüsü ağlımda
Ağ bir ağlaşmanın uğultusu saçımda
Ve Tanrının eli çenesinin altında
Ya çırmalanıb soḫulur göbeyime
Ya suçlu birin arayır
Ki boynum asılır birce ince damardan
Ya “Rasta küçe”de
Sef çekir asta-asta boynu yoğun kalaşinkoflar
Ah menim şırım-şırnaķ şepelerim
Ah menim sahillerim...
Géri-géri ireli géden ellerim
Gétme, el-ele gédek meni
Gétme ķurtaraķ meni bu şéirin elinden
Gétme, gédek...
Nigar HİYAVİ
9 Ağustos 2013/ 17 Mordad 1392
Notlar: Nigar Hiyavi, Tebriz şivesini şiirlerinde çok ustalıkla kullanmaktadır; ancak bu onun şiirinin anlaşılmasını bir parça engellemektedir. Aşağıdaki kelimelerin çoğunun ne anlama geldiğini bizzat şaire sorduk ve aldığımız açıklamaları burada veriyoruz:
gölün göylü: gölün gönlü
ķır-ķıra duz: çok çok duzlu, tuptuzlu
zığlı: çamurlu, balçıklı, bataklıklı
eyleşmek: oturmak
gile: (burada) gözyaşı
bal bulud: bulutların bala benzemesi, çok güzel bulutlar, bereketli bulutlar
göylümün balığı: gönlümün balığı
laḫta: pıhtı, kan pıhtısı
boğazımda oķyanus birisi: boğazımda okyanus gibi çalkanan, çağlayan birisi yerleşmiş!
ķurtum: yudum
zehrimar: zehir, yılan ağusu
laciverdi bal: laciverd renkli bal buludlar
dilķemi: aşık edebiyatında hüzünlü bir ezgi
küşürtü: çağıltı, çağlayış
şırım-şırnaķ şepelerim: küçücük dalgalarım
|